Sivasta Arıcılığa Büyük Adım

Dünya Arıcılar Birliği Federasyonu Apimondia tarafından 2 senede bir düzenlenen, arıcılık sektörü açısından büyük önem taşıyan, otoritelerce dünyanın en prestijli 10 kongresi arasında kabul edilen Dünya Arıcılar Birliği Federasyonu Apimondia üyeliğine Sivas kabul edildi.

Dünya Arıcılar Birliği Federasyonu Apimondia tarafından 2 senede bir düzenlenen, arıcılık sektörü açısından büyük önem taşıyan, otoritelerce dünyanın en prestijli 10 kongresi arasında kabul edilen Apimondia Kongresi’nin 43. sü 29 Eylül–4 Ekim 20l3 tarihinde Ukrayna’da yapıldı. Ukrayna’da yapılan Apimondia Arıcılar Birliği Kongresi’nde Sivas da temsil edildi. Kongrede Sivas Arıcılar Birliği, Dünya Arıcılar Birliği Federasyonu Apimondia üyeliğine kabul edildi.

Kongreye Sivas’ı temsilen Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü İhsan Aslan, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Musa Kalebayır, Tarımsal Altyapı ve Arazi Değerlendirme Şube Müdürü Cengiz Solmaz, Sivas Arıcılar Birliği Başkanı Yılmaz Doğan katılırken Arıcılar Merkez Birlik Başkanı Bahri Yılmaz da kongrede yer aldı. Kongrede Sivas Arıcılar Birliği, Dünya Arıcılar Birliği Federasyonu Apimondia üyeliğine kabul edildi.

İhsan Aslan, “Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Türkiye adına aday olarak resmi müracaatını yapmış ve en güçlü adaylar arasında yer almaktadır. Ülkemizin 45. Apimondia Kongresi adaylığı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından da desteklenmektedir. Bu amaçla Bakanlığımız ve Arı yetiştiriciliği ve Bal üretiminde önde gelen illerimizi temsilen geniş katılım sağlanmıştır.” dedi.

13d1692e3e3b1100e7872b5852e039e5

Arıların Anatomisi

Baş; Başta gözler, duyargalar ve beslenme organları bulunur. Baş vücudun ikinci kısmı olan göğüse ince oynak bir boyunla bağlıdır. Göğüs ve karın segment denilen halkalardan oluşmaktadır.
Arının petek şeklinde bir çift bileşik ve üç adet basit gözü vardır. Basit gözlerin her biri binlerce küçük üniteden oluşmaktadır. Bileşik göz ana arıda 3.000, işçi arıda 4.000 ve erkek arıda 8.000’den fazla basit gözün birleşmesinden meydana gelmiştir.Başta bir çift duyarga bulunmaktadır. Bunlar koku, tat ve dokunma-hissetme duyularını sağlarlar. Duyargalar içerisinde bulunan sinir uçları sayesinde duyularına ek olarak rüzgar hızını ve hava sıcaklığını da algılayabilmektedirler. Arıların duyargaları o kadar hassatır ki 2 km mesafeden balın kokusunu alırlar.
Arıların ağız yapısı; üstdudak, üstçene, alt çene ve alt dudak olmak üzere dört kısımdan meydana gelir. Dil 6-7 mm arasındadır ve arı ırkına göre değişir. Baş iç yapı itibariyle de önemli salgıların yapıldığı kısımdır. İşçi arıların yutak üstü salgı bezleri genç yaşta arı sütü, daha ileriki yaşlarda baldaki sakarozu parçalayan enzimler salgılarlar. Çenede bulunan bezler ana arıda ana arı feremonunu, işçi arılarda ise alarm feremonunu salgılamaktadır. Göğüs arının hareket merkezidir. Dört adet segmentten meydana gelmiştir, bunların üzerinde üç çift bacak ve iki çift kanat bulunmaktadır. Arının orta bacakları üzerinde polen fırçası denilen sert tüyler bulunur. Bunlar çiçeklerde bulunan polenin göğüsten ve ön bacaklardan arka bacaklara aktarılmasını ve arka bacaklarda bulunan polen sepetine toplanmasını sağlar. Bu polen sepetçikleri polenin kovana taşınması görevini görmektedir. Kanatlar kitinleşmiş damarlarla desteklenmiş çok ince zar şeklindedir. İki çifttir. Uçuşta ikisi birlikte çalışır, uçuşu ve uçuşu yönlendirmeyi de sağlarlar. Arının uçuş sırasındaki hızı saatte 50 km.’ye yaklaşır.Karın (Abdomen), ergin arıda 9 segmentten oluşur ve mide, bağırsak ve üreme organları gibi iç organlarla balmumu bezleri ve iğne bulunur. Segmentlerde bulunan sağlı-sollu bir çift mum salgı bezi (balmumu aynası) işçi arılarınbalmumu yapma döneminde kalınlaşarak mum salgılama yeteneğini kazanmaktadırlar. Sıvı olarak aynalar üzerine salgılanan mumlar, mum ceplerinde katılaşarak küçük pulcuklar halini alır. Arılar zincirleme birbirine tutunarak özel hareketlerle balmumu sızdırmaktadırlar. Ayaklar yardımıyla ağza götürülen balmumu pulcukları orada yumuşatılarak yoğrulmakta ve böylece petek gözlerinin yapımında kullanılmaktadır. Mum örme dönemini tamamlayan işçi arılarda mum salgı bezleri dejenere olur ve birer sıra hücre tabakasına dönüşür.

İşçi arıların 7. abdominal segmentinin iç yüzeyinde ve sırt plakasının ön kenarına yakın kısmında büyük hücrelerden oluşan koku bezi (nasanof bezi) bulunmaktadır.

İşçi arılar ve ana arıda abdomenin sonunda iğne bulunmaktadır. İğne, iğne odacığından çıkan ince, sivri uçlu bir savunma organıdır. Bu iğne bir zehir kesesine bağlıdır. İşçi arıların iğnesi geriye çentiklidir; bu yüzden işçi arılar birisini sokmak üzere iğnesini batırdığında geri çekemez. Çentikler testere ağzını andıran çıkıntılar olup bu çıkıntıların sivri uçları iğnenin batış yönünün tersine yöneliktir. Bu nedenledir ki arılar kendi hayatını tehlikede görmediği sürece insanı sokmaz.
anatomi

Arılarda Oğul Yakalama

Oğul yakalama Arıcıları uğraştıran  sıkıntılardan biridir her ne kadar bilimsel bir yöntem olmasa da geleneksel olarak pratikle kazanılmış bir çok çeşitleri bulunmaktadır arıcıların işini kolaylaştıran.
Arılar da oğul verme genelde yazın  öğleden önce 9 ve 12 saatleri arasında rüzgarsız bir günde gerçekleşir.Kovandan ilk çıkan arılar da ana arı yaşlı olduğu için fazla uzağa uçamaz ve kovana yakın yerlere iniş yapar bu koloniyi yakalamak ikinci ve üçüncü gibi daha sonra gelenleri yakalamaktan nispeten daha  kolaydır.ilkinden sonra gelen koloniler çok uzaklara gidebilirler .Arıcı Oğul verme dönemlerinde her zamanki dönemlere kıyasla daha dikkatli olmalıdır.Geleneksel olarak uygulanan oğul yakalama yöntemlerini şöyle anlatabiliriz  :

Oğul çıkmaya başladığında arıların konmasını sağlamak için çeşitli yöntemler uygulanır. Teneke çalmak, iki taşı birbirine vurmak, arıların üzerine toprak atmak gibi. Bu yöntemlerin doğru olduğunu savunanlar olduğu gibi sakıncalı olduğunu iddia edenler de vardır. Bizim de uygulayıp başarılı sonuç aldığımız yöntem, çıkan arıların üzerine su serpmektir. Süpürgeyle ya da başka bir yöntemle üzerine su serpilen arılar yağmur yağdığını zannederek, kısa zamanda toplanmaya başlarlar.

Çıkan arı eğer kümelenmek için bir yer bulamazsa uzaklara uçar gider. Bunu engellemek için eğer arılık ve çevresinde ağaç yoksa önlem olarak yere ağaç dalları dikmek gerekir.

Oğul kümesinin alçak ve daha rahat alınabilir yerlere konmasını sağlamak için, konmasını istediğimiz yere oğul otu (melissa) ya da piyasadan alacağımız oğul kokularından sürmek faydalıdır.

Oğul koymayı düşündüğümüz kovanı daha önceden hazırlamak gerekir. Arı kolonisinin sağlıklı olarak yaşayabileceği özelliklere sahip kovana temel petek takılmış çerçeveler konur. Eğer mümkünse 1-2 çerçevenin kabarmış petek olması çok iyi olur. Çerçeveler arasında 2 cm boşluk bırakılır. Bu kabarmış peteklere bal ya da şeker şerbeti sürülürse, arının kovana girmesi ve orayı yuva olarak kabul etmesi daha kolay olur. Eğer mümkün değilse oğul kokusu sürülmüş bir parça pamuk kovan içine bırakılır.

Oğul çıkıp bir yere konduktan sonra zaman geçirmeden, kovana alma çalışmalarına başlamak gerekir. Çünkü belli bir zaman yerinden alınmayan arılar yeni yuvalarına doğru uçarak giderler.
Oğulun konduğu yer çok güneş altıysa muhakkak üzerine temiz bir bez örtülerek gölge yapmak gerekir.

Oğulun konduğu yer alçaksa kovan doğrudan arıların yanına götürülür, arılarla kovan arasına bir bez serilir, arka taraftan duman verilerek arıların bez üzerinden yürüyerek kovana girmeleri sağlanır. Arıları yönlendirmeyi kolaylaştırmak için bir kaz tüyü ya da arıcı fırçasıyla arılar kovana doğru hafifçe süpürülür. Kovandaki balın ya da balmumunun kokusunu alan arılar bir sürü gibi kovana girmeye başlarlar.

Arılar bir kaç metre yükseklikte bir yere konmuşsa, yere genişçe bir bez serilir. Kovan sehpa ya da iskele gibi bir yüksekliğin üzerine konularak arıların altına getirilir. Ya da mümkünse bir kişi kovanı kaldırarak tutar. Dal sert bir silkelenir ve arıların toplu bir şekilde kovanın içine düşmeleri sağlanır.

Bir başka pratik oğul yakalama yöntemi ise şudur: Eski bir sapsız sepet oğulun üzerine dikkatlice konur, alttan yavaş yavaş duman verilir. Arılar genellikle kapalı ve karanlık yerlere girme eğiliminde olduklarından üstlerine konmuş olan sepetin içinde toplanırlar. Bütün arılar sepete girdikten sonra fazla sarsmamaya dikkat edilerek, sepetin üzeri kapatılır ve arılar yeni kovanlarına konur. Bu yöntem özellikle arılıktan çok uzak mesafeye konmuş olan oğulları yakalayıp geri getirmek için pratiktir.

Arılar kovandan oğula çıkarken kursaklarını balla doldururlar, bu yüzden oğul arıları sakindir ve kolay kolay sokmaz. Bu sayede arıcı rahat rahat çalışabilir.

Oğul yerleştirilen kovan daimi yerine konur ve mümkünse üzeri örtülerek serin kalması sağlanır. Ertesi gün çıtaların arası normal durumlarına getirilir. Arıların zaptetmediği çerçeveler alınarak kovan bölme tahtasıyla bölünür.
oğul yakalama
o?ul sand??a giriyor

Arı Nasıl Bir Canlıdır

Kendilerine ait  kovan,oyuk gibi bir yuvaya sahip olan arılar:

  • 1) 3000-4000 kadar işçi arı,
  • 2) 100-150 kadar erkek arı,
  • 3) Bir tane ana arı olmak üzere koloni halinde yaşarlar.


Arıların vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana gelir.

Başın ön kısmında koklama ve dokunma organı olarak kullanılan bir çift anten yer alır. Başın iki yanında birer petek gözü ve tepesinde üç nokta gözü vardır. Göğüs halkalarına bağlı üç çift bacaktan öndekilerde duyargaları temizleyen arka bacağın ayaklarında çiçek tozu toplamağa yarayan tertibat vardır. Ağız organları, yalayıp emici, bazılarında kemiricidir. İkinci ve üçüncü göğüs halkalarından birer çift kanat çıkar. Ön kanatlar, arka kanatlardan daha büyüktür. Arka kanatların ön kenarlarında bir sıra kıl çengel bulunur. Uçuş esnasında çengeller ön kanatlara bağlanarak kanat çiftleri birlikte hareket ederler. Ana arı ile işçi arıların son karın halkalarında birer zehir iğnesi vardır.

Dişilerde, karın kısmının arka ucunda içeri çekilebilen yumurtlama borusu bulunur. Bununla yumurtalar istenilen yerlere (petek, bitki veya hayvanların içlerine) bırakılır. Testereli arılarda yumurta koyma boruları isminden de anlaşılacağı gibi testere şeklinde dişlidir. Bazı arılarda bu borunun yumurtlamayla ilgisi yoktur. Zehirli iğne şeklini almıştır. Sokmaya ve bağlı olduğu zehir bezinin salgılarını akıtmaya yarar.

Vücudu meydan getiren halkaların yan taraflarında on çift nefes deliği vardır. Gövdenin içindeki hava boruları ve hava kesecikleri bu deliklere bağlıdır. Yemek borusunun genişlemesi ile bir bal midesi meydana gelmiştir. Emilen bal ve çiçek öz suları, kovana döndükten sonra boşaltılır ve peteklerde bal toplanır.

arı
 

Arılarda Oğul Verme Üreme

Arıcıların en yoğun mesai yaptıkları ,zaman geçirdikleri zamanlardan biridir oğul verme zamanı.
Koloni çoğalma ihtiyacı duyduğunda, fizyolojik, üreme ve metabolizmasında bir takım değişim meydana gelir. Tüm bu değişimler bir sistem dahilinde ve belirli bir süreyi kapsar. Sürenin sonunda kolonideki bir grup işçi arı eski veya bu süreçte yetiştirdikleri ana arı ile birlikte koloniyi terk ederek yeni bir barınak veya yuvada aile oluştururlar. Bal arıları bu davranışı ancak uygun koşullar oluştuğunda gösterir.Çiçeklerin açtığı ve besinin bol olduğu ilkbahar, arıların da en fazla geliştiği bir mevsimdir. Larvaların süratle gelişmesi, kraliçeyi daha fazla yumurtlamaya sevk eder. Bu ise arıların çoğalmasını, yani arı topluluğunun kuvvetlenmesini sağlar. Fakat bundan yeni arı toplumlarının oluştuğu anlaşılmamalıdır. Çünkü her arı toplumu, bir tek kraliçesiyle, başlı başına bir devlettir. Bununla beraber, yeni arı toplumlarının da oluşması gerekir.

Yeni bir arı toplumunun, bir kraliçeye ihtiyacı vardır. Bu ise ancak,arıların, oğul vermesiyle mümkün olur. Oğul verme eğilimi, ana arı feromonuyla ilişkilidir. Salgı, yaşlı ana arılarda azalmıştır. Kovanın, Güneş tarafından fazla ısıtılması da, oğul vermeyi teşvik eder. Mayıs ayının başından Haziran ayının ortalarına kadar devam eden bu süreç kovanın bulunduğu iklim hava şartları yağışa göre değişiklilik gösterse de bal mevsiminin toplanmaya başlama döneminde sona erer.

Koloninin oğul vermeye başladığının göstergesi kuluçkalık çerçevelerinde görülen ana arı memeleridir.
oğul verme 1
oğul verme 2

Arılarda Sonbahar Bakımı ve Kışlatma

Arıların yazın bakımları kadar sonbahar ve kışlatmak bakımları da önemlidir, yazın bakımları doğru yapılmamış bir arı kışa güçsüz girecek belki atlatamayacaktır ancak tam tersi de olabilir,kışın bakımsız kalan bir arı yaza çıkamayacak yahut yeterli performansı gösteremeyecektir.
Arıların kovan içi sıcaklıkları 14 C altına düştüğünde bir araya toplanarak kış salkımı adı verilen toplanma biçimini yaparak ısınırlar. Salkımın merkez tarafında sıcaklık 33 C ye kadar çıkabilmektedir. Arılar kendileri için gerekli olan ısıyı bal yiyerek sağlarlar. Ayrıca bu salkımın kesinlikle herhangi bir sarsıntıya uğramaması gereklidir. Yani kovana kışın yapılacak ufak bir sarsıntı arıların salkımdan düşmesi ve tekrar tutunamadıkları içinde ölürler. Kışın arılar soğuktan az etkilenmesi için  kovanlar yan yana getirilerek üstleri örtülmelidir. eğer çevrede propolis kaynakları yeterli düzeydeyse arılar giriş deliklerini kendileri daraltırlar. Kovanın giriş deliği sert ve soğuk esen rüzgarın aksi istikamette olmalıdır. Buna dikkat edilmediğinde arı kovan içerisinde ısıyı sağlamakta ciddi zorlanır.

Başka bir konu da kovanın nem durumudur.Eğer nem durumu fazla olursa arıların üşümesi artacak ve ölümüne neden olacaktır.

Verilen şerbetin daha kolay alınması için, iç sıcaklıkta veya yakın sıcaklıkta olması daha uygundur.
O yüzden sallama, çerçeve şerbetlik, bölme tahtası şerbetlik denilen, bilimsel adıyla doolitle şerbetliğin kovan içinde olması daha uygundur.
Yani arının kolay ulaşılacağı uzaklıkta.
Hatta kayık şerbetlikte aynı yerde olmalı bir şartla;
Kayık şerbetliği en geç bal özü akımında kovana koyup altına petek ördürülmeli.
Arıların kovanı ısıtma amacıyla çerçeveler ve çerçeve boşluğunun en alt düzeyde olmalıdır.
kışlatma
KIŞLATMA ÇALIŞMALARI 01